Sınav Sürecinde Kriz
Öğrencilerin sınava yüklediği anlamlar, sınavla ilgili akılda yarattıkları imaj, sınav sonrasındaki duruma yönelik öngörüleri ve sınav sonrası elde edilecek kazanımlara verdikleri değer, sınav kaygısı/stresi oluşumunda etkilidir. Stresin ve kaygının çok yoğun yaşandığı zamanlarda sınava yönelik krizlerin ortaya çıkması olasıdır.
Sınav kaygısının yoğun yaşandığı durumlarda öğrencinin performansında belirgin bir düşüş gözlenir. Odaklanamama, dikkat dağınıklığı, ders çalışmayı reddetme/erteleme gibi davranışlar görülür. Okuduğunu anlayamama, düşünceleri toparlamada zorluk, fiziksel rahatsızlıklar (karın ağrısı, baş ağrısı, bulantı), enerji azlığı gibi durumlar sınav kaygısının etkilerinden birkaçıdır.
Sınav sürecinde kriz oluşumunu tetikleyen faktörlerin temelinde gerçek (distorted ) olmayan düşünce biçimi vardır. Sosyal çevrenin baskısı ve beklentisi de önemli tetikleyici faktörlerden biridir. Bununla birlikte, insan beyninde yer alan limbik sistem duyguları yoğun bir şekilde yaşama eğilimindeyken, prefrontal korteks ise bu duyguları kontrol etme ve yönlendirme amacına yönelik çalışmaktadır. Eğer beynin bu kısmı yeterince ve düzgün bir biçimde çalışamaz ise duyguları kontrol etmede ve yönlendirmede zorlukların yaşanması kaçınılmazdır. Başka bir ifadeyle, beynimizin temel işlevlerinden motive olma ve duyguları kontrol etme bir ölçüde doğuştan gelen özelliklerdendir .
Bu noktadan hareketle, sınav sürecinde kriz yönetimi çok öncelerden planlanması gereken iştir. Eğitim yaşamı başladıktan sonra öğrenciler için ilk yapılması gereken şey onun temel motivasyon ve kaygı yapısını belirlemektir. Böyle bir araştırma eğitimciye öğrencinin limbik sisteminin fonksiyonu hakkında bir takım bilgiler verecektir. Sınav sürecinde etkili bir kriz yönetimi için eğitimciler aşağıdakileri göz önünde bulundurmalıdır.
-Öğrenci özelinde, sınav sürecinde kriz oluşturabilecek etmenler belirlenmelidir.
-Çocuğu ikna etmek amacıyla uzun ve karmaşık konuşmalar yapılmaktan kaçınılmalıdır.
-Bu süreçte çocuklar tembel, sorumsuz gibi sıfatlarla etiketlenmemelidir. Bu tarz bir davranış çocuğun benlik algısına zarar verecektir.
-Çocuğun kendini hazır hissettiği anlarda mümkün olduğunca dinleyici olarak iletişim içinde olmak gerekir. İletişim sırasında konuyu genişletmeyi sağlayacak küçük sorular sormak (Sınav anında neler hissediyorsun? Sınava çalışırken seni zorlayan şeyler neler?) ya da küçük yansıtmalar yapmak konuşmanın daha etkileyici olmasını sağlayacaktır.
-Öğrencilere, bu süreçte kendilerini daha rahat hissetmelerine katkı sağlayacak gevşeme yöntemleri, nefes alma egzersizleri öğretilmelidir.
-Eğitimciler, çocukların hedef belirlemesine, onların öğrenme odaklı çalışma ve öğrenme süreçlerine yardımcı olmalıdır. Öğrencilerin kendilerine “Ne öğreniyorum, Nasıl öğreniyorum, Ne şekilde anlıyorum ?” gibi sorular sormalarına teşvik etmelidirler.
-Çocuğun kendi öğrenme tarzını bulmasına yardımcı olunmalı bu doğrultuda ona bir çalışma planı hazırlanmalıdır.
-Öğrenciler, çeşitli fiziksel aktivite ve spor dallarına yönlendirilmelidir.
Uzman Klinik Psikolog
Sırma Eşitmez Gürleyen