Makale Detay

Mutlu Olmak Zorunda Değilsiniz!

Hiç düşündünüz mü neden sürekli kaygılanmaktan kaygılanırken, sürekli mutlu olmaktan kaygılanmıyor ve hatta bunu kendimize hedef haline getiriyoruz?

Bu ne kadar gerçekçi ve sağlıklı bir hedef?

 

Peşinen söyleyeyim: Mutlu olmak zorunda değilsiniz!

 

Ne yazık ki günümüzde insanlar üzerinde muazzam bir mutlu olma baskısı var. Sanki tek bir tanımı, tek bir tarifi varmış gibi en çok okunan yazıların başında hep ‘Mutluluğun formülü’, ‘5 adımda mutluluk’, ‘Daha mutlu olmak mı istiyorsunuz?’ gibi başlıklar yer alıyor. Oluşan bu algı yüzünden de kişi olumsuz bir durumla karşılaştığında hissetmesi gayet normal ve gerekli olan üzüntü, öfke, korku gibi duyguları reddedip, neden mutluluğunu koruyamadığının peşine düşer hale geliyor. 

Hesaba katamadığımız nokta ise tetiklendiği halde bastırmaya çalıştığımız duygularımızın daha da güçleneceği. Örneğin, size 2 dakika boyunca aklınıza ‘kırmızı araba’ getirmeyin dersem gözünüzün önünden kırmızı araba gitmeyecektir. Dolayısıyla günlük hayatta karşılaştığımız olumsuz duygu ve düşünceleri bastırmaya çalışmamız onları daha da yoğun yaşamamıza sebep olacaktır. 

 

Duygunun iyi veya kötüsü yoktur; hepsi yaşanması gereken, yaşamın içinden, insani ve en önemlisi geçicidirler. Yani isteseniz de üzüntü de, öfke de, korku da tıpkı mutluluk gibi kalıcı değildir. Sezen Aksu’nun o güzel kaleminden söyleyecek olursak hiçbiri ömürlük değildir, seyirliktir. 

 

Siz siz olun hepimizin biricik olduğunu yok sayıp, basmakalıp mutluluk reçeteleri yayan bu algıdan uzak durun. İnanın, mutluluk, dayatılmaya çalışılandan çok başka bir şey. Bir başkasının sevinciyle kendini iyi hissetmek, yaptığı işi sevmek, sevdiğin bir şarkıyı dinlemek, kahveni alıp sahilde biraz yürümek, dostlara yemek hazırlamakta bana göre mutluluğa dahil. 

 

Diyeceğim o ki kimyasal bir madde almış gibi çılgınca mutlu olup sonrasında inanılmaz bir yoksunluk yaşıyorsanız bunun sebebi yarım kalmış, yaşanmamış duygularınız. Onlar bedeninizde kalıyor, enerjinizi bloke ediyor ve en kötüsü sonunda hastalık olarak tekrar ortaya çıkıyor. 

 

Gelin bütün duygularımızı kucaklayıp, gelmeleri kadar gitmelerinin de olağan olduğunu kabul edelim.

 

 

 

Uzman Klinik Psikolog

Sırma Eşitmez Gürleyen