Öz Farkındalık
Bugün pandemiyle birlikte daha sık duymaya başladığımız, öz gelişimimiz ve ruh sağlığımız için hep büyük önem taşıyan ancak evde kaldığımız bu süreçte kendimize dönmeye daha fazla vakit ayırabildiğimizden gündeme gelmiş bir kavram olan öz farkındalıktan bahsedelim istiyorum.
Öz farkındalık, kişinin kendi duygu, düşünce, yetenek ve niteliklerini nesnel bir şekilde görme ve kabul etme becerisidir. En yalın haliyle, bizi biz yapan benliğimizi tüm yönleriyle farkında olmaktır.
Öz farkındalık, doğuştan var olan bir beceri değildir. Beynimizin ön kısmındaki nöronların gelişimiyle ancak doğumdan 18 ay sonra kazanılmaya başlayan bir beceridir.
Evde kaldığımız bu dönem, kendimize dönmek, neyi sevip neyi sevmediğimizi sorgulamak, isteklerimizi, hayallerimizi ve hedeflerimizi farkına vararak bu becerimizi geliştirebilmemiz için bulunmaz bir fırsattır.
-Öz farkındalık neden önemlidir?
Öz farkındalık, daha iyi ilişkiler, daha sağlıklı bir ruh hali, daha bilinçli kararlar alma ve daha etkili bir iletişim için oldukça büyük önem taşımaktadır. Farkındalığın olmadığı yerde değerlerimizi, bizi biz yapan şeyleri unutuyoruz ve bu zamanla ruh sağlığımızı olumsuz yönde etkiliyor.
Farkındalık, psikoterapinin tam da merkezinde yer alıyor. Farkındalığımız arttıkça sorunlarla baş etme mekanizmamızda gelişiyor ve daha sağlıklı bir ruh haline sahip oluyoruz.
-Öz farkındalık nasıl geliştirilir?
Birey kendi davranış kalıplarını ve duygu örüntülerini ne denli gözlemleyebilirse bunlar üzerinde o kadar kontrol sahibi olabilmektedir.
Bir düşünün. Gün içinde durup yalnızca kendinizi duymaya, gözlemlemeye kaç dakikanızı ayırıyorsunuz.
-Şu anda ne hissediyorum diye kendinize hiç soruyor musunuz?
-Şu an nerdeyim, nerde olmak isterdim diye düşünüyor musunuz?
Bu ve bunlar gibi soruları sorarak kendimizi fark etmeye hiç zaman ayırmıyoruz. Sabah kalkıyor, kahvaltı faslı, ardından işlere koyulma, hatta iş yaparken dahi başka birçok şeyi düşünme, bir yerlere yetişme telaşı derken eve gelip rutin akşam yemeği ardından belki biraz kitap okuma, belki bir film izleme ile günü sonlandırıp uykuya geçiyoruz. Yani tüm günün içinde bir an bile bu soruları kendimize sormaya vakit ayırmıyoruz. “Ne yapayım kendime ayıracak vaktim mi var, biz hayatta kalma telaşına düşmüşüz bunlara vakit nerde!” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız da.
Günlük koşturmamız içinde kendimize alan açmak bazen çokta kolay olmayabiliyor ancak bunu bir görev haline getirmenize gerek yok. Canınız ne zaman, nerede isterse; belki bir sabah kalktığınızda, belki temizlik yaparken, belki iş çıkışı eve yürürken… Hiç fark etmez yeter ki iç dünyanız duyulduğunu, önemsendiğini hissetsin. Yalnızca 10 dakikalığına dahi olsa her şeyi bir kenara bırakıp ‘Şu an nasıl hissediyorum?’ diye kendinize sormak ve iç dünyanızda neler olup bittiğini farkına varmak işte hepsi bu. Belki de hiç sormadığınız için duyamadığınız cevaplar sizi başta şaşırtıp, sonra bambaşka bir siz yaratacak.
Haydi gelin bugünden başlayalım!
Uzman Klinik Psikolog
Sırma Eşitmez Gürleyen